ya TARAF ya da BERTARAF!

Dünya hızla değişiyor, bu değişimi ise tarafımızı netleştirmek için takip etmekten başka bir çare yok. Taraf olmaktan başka da bir çaremiz yok; ancak hangi tarafta olacağımıza kendimiz karar vermeliyiz. Bizim adımıza karar vermek isteyen de çok, bizim adımıza karar vermek isteyenlere, bilinçli-bilinçsiz bir çok kişi destek veriyor, eğer bu destek bir suç ise bu desteğin en büyük suçlusu ise biziz, başkası değil. Destek verenlerin çoğunluğu, sistemin yedeğine alıp tembelleştirdiği yığınlardan başkası değil. Ancak şurası bir gerçek ki; değişen dünyada sistemin yanında ya da karşısında, radikal ya da yumuşak olarak birileri bizim adımıza bir tarafın içinde varlar. Taraflar, argümanlarını seçip, jargonlarını kuşanırken gerçeklik-biriciklik ve önceliklerine göre taraflarıda kendi programlarını sürdürmeyi de icra ediyorlar. Kim ki; salt bir şekilde kendi halkının dışına çıkmayan bir gerçekliği kuşandığını söylüyorsa ya çok iyi niyetli olarak birileri tarafından kullanılıyordur, ya da kötü niyetli olarak birileri ile işbirliği halinde halkı adına (bir kısmı dahi olsa) halkından birilerini bir tarafa yedekliyordur. Bu taraflaşma da hangi tarafta olduğumuz kişiseldir, ancak çoğunluğun yani irademiz denilen kısmın desteklediği tarafın doğuracağı sonuçlar ise toplumsaldır. Burada; çoğunluğumuzun desteklediği taraf ile temasta olan zümrenin gerçeklik-biriciklik ve öncelikleri; halkımızın yarına neleri kazanarak ya da neleri kaybederek varacağını gösterecektir. Burada önemli olan, değişen dünyayı takip ederek davranmaktan ötesi değildir.

Ancak sevgili dostlar!

Değişen dünyanın analitiği, toplumsal vicdan ve insanlık değerlerimiz tarafından süzeklenmeli; kısa vadede büyük umutlar ile ortaya atılmış ve kısmi kazançlar için uzun vadede büyük sorunlar doğuracak hareketlerden uzak durulmasında fayda var. Kuşkusuz ki, her kesimin içinde dinamiğini değerlendiren insanların tecrübesi konuşuyor. Bu potansiyel dinamiği, sokaklara taşıyan arkadaşlarımızın ve sokağa taşan hareketlerimizde dinamiği oluşturan kişilerin kararları, taraflarını belirginleştirirken.. özneleri değişen fakat yolları pararlel diğer hareketlerin tarihsel tecrübesini referans almadıklarını görüyoruz. Önceliklerimizin arasında, insanın doğası gereği ruhunu okşayan şovanist deyimler ve argümanlar sıkıştıran ve bizi bu bilinçsiz ruh okşamasına sevk edenler; büyük umutlar bağlanan söylemlerin toplumumuzda yaratacağı yıkımın risk analizini çıkaramıyorlar. Aslında gerçeğe; tüm hayallerin de ötesinde bakıldığında tarihimizde yatan şovanist söylemlerin bizi, o an içinde bulunduğumuz durumda motive ederken, yarında ettiği motivasyon kadar hayal kırıklığı getirdiğini de göreceğiz. Bu yüzden analitik değerlendirmelerimiz, herşeyden önce bilimsel ve elbette daha sonra toplusam vicdanımız, insanlık değerlerimiz gibi süzeklerde şekillenmelidir.

Bugün, herkes elindeki kozu iyi biliyor. Dışarıda bir yaşam, yaşamın bizi sıkıştırdığı biricik hayatımız ve sorumluluklarımızla meşgulüz. Bu sorumluluktan bir nebze ayrılabilen zümre; dışarıda senaryosu kurulan yarının çamurunu eline alıp şekil vermeye kalkıyor. İşte eline yarının çamurunu alabilen zümre; halklara ve inançlara göre onlarca kategoriye ayrılamıyor, o zümre de çok taraf yok, iki taraf var arkadaşlar.

1NCİ TARAF;

Bu taraf kısaca, yaşama biçimi olarak kazanmayı ve çıkar ilişkileri üzerinden yaşam inşa etmeyi alışkanlık haline getirmiş taraftır. Bu tarafın içinde ki insanlar; sırf çıkarları uğruna iki ülkenin askerlerinin birbirlerini gırtlakladıkları savaşları çıkaracak kadar alçaktırlar. Dünya halkları tarafından EMPERYALİSTLER olarak adlandırılıp, bir çok alt kanada bölünürler. Her kanadı kirlidir, fakat bütün kanatlarında pisliklerini; toplumların inandığı en kutsal değerleri de kirleterek örterler. Bu tarafa hizmet edenlerin söylemleri bellidir; buna inanan geniş zümre; milliyetçilik ve vatanseverlik üzerine kurulu şovanist bir hayal dünyasının içinde hapsolmuştur. Bu kişilerin o söylemlerin ördüğü duvarlardan sıyrılıp diğer düşünceleri samimice sorgulamaları çok zor olur. Bu tarafın içinde inanmışlar çoğunluktur, ancak bu taraf adına karar verenler; inananlara nazaran çok azdır. Ancak eğitim ve tarihe sürekli kendi söylem ve argümanlarını yedekleyerek süreklilik arz edecek bulaşıcı bir akıl hastalığını yaşamın her alanına taşımaya çalışırlar.

Bu tarafın SINIFLARARASI ilişkileri basittir; Bu tarafta; tüm kanunlar salt alt sınıfa teneffüz ederken üst kısım için aslında yazılı olmayan başka kanunlar da uygulanabilir. Defalarca yaşanmıştır. Bu tarafı ayakta tutan yegane duygu; düşmanlıktır. Neden mi? Çünkü sürekli barışı ve refahı getirmeyi vaadetmek için sürekli bir düşman yaratmak gerekir. Bu taraf; kirli silahlarıyla meşhurdur ve bu kirli silahlarını, sürekli bür düşman tehlikesiyle karşı karşıya kalacağımız gerçeğiyle yarına taşır. Aslında bu tarafın tek bir düşmanı vardır; o’da halk.

2NCİ TARAF;

Bu taraf kısaca, insancıl varlığını kendi rengi ve kokusuyla korumak için, kardeşçe ve insanca yaşanabilir bir dünya istemektedir. Bu taraf 1nci tarafın sürekli saldırısına maruz, savunmaya muhtaç taraftır. Genel yığınlar bu tarafın savunumlarına odaklanmıştır. Saldıran tarafı görmezler. Bu yüzden genelde; düşman bu tarafın içinde gösterilmektedir. Oysa bu tarafın silahları; genelde başkalarının elindekini zorla almaktan, başkalarını sömürüp zengin olmak için kullanmaktan öte; kendini sömürmek isteyenlere karşı kullanılmaktadır. Savaşlarda ölenler; her kimin askerliğini yapıyor olurlarsa olsunlar çoğu kez bu tarafın evlatlarıdandır. Savaşlara zengin olmak için katılmamaları, zorunlu kılınmaları genelde bu tarafın genel göstergesidir. Bu taraf KABUL ETSİN YA DA ETMESİN EZİLENLERİN TARAFIDIR. Bu tarafta bulunan, tarafını bilen kişilerin genel söylemi; Eşitlik, Kardeşlik, Barış ve Umuttur. Bu tarafın başka bir halka dili,dini,rengi için küfretmediği aşikardır. Bu tarafın elinde tuttuğu silah, kendini savunanların silahından başkası değildir.

Bu tarafın SINIFLARARASI ilişkileri basittir; Bu tarafta; tüm kanunlar onları yok etmek üzere kuruludur. Hatta bazen kanunlarda olmayan baskılara bile maruz kalırlar. Defalarca Yaşanmıştır. Bu tarafı ayakta tutan yegane duygu; dostluk ve dayanışmadır! Neden mi? Çünkü başka hiçbir şeyi yoktur. Çünkü tüm eğitim kurumları karşı taraf tarafından işgal edilmiş, tüm iletişim kanalları karşı tarafa hizmet etmektedir. Genel yığının önüne atılmış teröristlerdir bu tarafın savunanları. Genelde üretilen düşmanlar hep bu tarafın savunucularıdır. Ama bu tarafın tek düşmanı EMPERYALİZMDİR.

Değişen dünyadaki pozisyonumuz; insan ilişkilerimiz henüz tam olarak kontrol altına alınmayan yaşamsal içgüdülerimizle ve elbette mantıkla alınacaktır. Bu durumun bir tarafsızlığı söz konusu değildir. Artık pek seçenecek kalmamıştır ya bir TARAFIZ ya da BERTARAFIZ. Ya kendi adımıza kendi halkımıza isteyeceğiz. Ya da bizim adımıza, halkımıza reva görülen YOKOLUŞU yaşayacağız.

olduğumuz tarafın tek sorumlusu da biz olacağız.

Güçlenecek ve güzel bir dünyada savaş olmadan, pislik olmadan yaşayabileceksekte biz yapacağız.
Giderek eriyen bu yok oluşu görmezden gelip, pisliğin ve savaşın aleti olacaksakta biz yapacağız.

ya TARAF olacağız
ya da BERTARAF..

ancak her iki durumun da kararı; halkımızın ortak iradesini yansıtacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir