Çerkes müşterekliği üzerine 2

-Birlik ve
beraberliğin önemi-

Bir amaçta
netleştikten sonra, o amaç için güçlenilir. Amacı
dallandırıp-budaklandırmaya, dolandırmaya, çeşitlileştirmeye
hiçbir gerek yoktur. Zaten bugün, esasını aldıkları adla,
mücadele verdikleri kulvar arasında adeta herkes “Çerkes” için
biricikleştiğini iddia ediyor. Ancak yaşanılan tartışmalar ve
son durum bize; “Çerkes” için biricikleşilmediğini,
Çerkesleri “bir şey” için biricikleştirdiklerini
göstermektedir. Bu durum hakkında, herhangi bir Çerkesin herhangi
bir itirazı veya desteği olabilir. Örnek vermek gerekirse;
Müslüman bir Çerkesin, islam ile alakalı bir biricikleşmeyi
destekleme ve islama aykırı bir biricikleşmeye itiraz etmesi, buna
karşın başka bir Çerkesin, islam ile alakalı bir biricikleşmeye
itiraz etmesi ve islama aykırı bir biricikleşmeyi desteklemesi
gibi, çokta çoğaltılabilecek durumlar gösterilebilir. Yani,
herhangi bir Çerkesin, Çerkesliğinin tam önünde ya da arkasında
taşıdığı ikinci kimliği mutlaka vardır, fakat bu ikinci
kimliğe dayalı bir yolun Çerkes halkını tamamen temsil etme gibi
bir şansı yok denebilecek kadar zayıftır. Bugün,
adına-hareketine-örgütüne Çerkes koyanlar her yapının bunları
iyice anlaması, araştırması, tartışması ve karar vermesi
gerekir. Çerkeslik bir davaya mı entegre edilecek, yoksa amacı
Çerkes Diasporasının dün yaşadığı problemleri anlayan, bugün
yaşamakta olduğu sıkıntıları kavrayan ve yarına sorunsuz bir
Çerkeslik bırakmak isteyen bir Çerkes davası, halkının zihnine
entegre edilecek? Açık olmak gerekirse, ikiside bir sorumluluktur.
Fakat sorumlulukların bulundukları şartlara göre asgari
sıralamaları da vardır. Bugün Çerkesler, bir davaya entegre
olacak düzeyde birikim sahibi değillerdir. Hatta, yaşadıkları
bölgelerde egemen olanların onlar için biriktirdiği suni
vasıflarla, etkisinde kaldıkları egemenlerin biriktirmek
istedikleri yere dolmaya hazır ve nazır durumda olduğumuzu
söylemek bile mümkün olabilir. Önceki yazımda-da belirttiğim
gibi, belki bu sorunların bir çok nedeni vardır, fakat temeli;
kendi müşterek tarihinden uzaklaşması ve başkalarının
kendileri için yazdığı tarihe tutunmasıdır. Bu sorunları
gerçekçi olarak, bilimsel düzeyde ele almak ve bugün Çerkes
Diasporasının tarihinden kopuk yapısını, tarihine
yakınlaştırarak toplumsal vicdanı oluşturmak gerekir. Bugünlerde
birileri tarafından söylenen o “toplumsal vicdan”ın kökeni,
Çerkesya halkının müşterek tarihinin derinliklerinden
gelmektedir. Çerkesya halkının Türkiye kopuntusunda ne yazık ki
hem o vicdanı oluşturan tarih silikleşirken hem de o tarihin
hepimizi müşterek kaldığı mirası tehlikeye girmektedir. Çerkes
halkı, kendini müşterek kılan tarihinden uzaklaştıkçada,
başkalarının kendileri için yazdığı tarihte ne yazık ki
istenildiğinde katil, istenildiğinde kahraman olmaya, o tarihi
yaşamaya mahkum olacak ve bu mahkumiyet, diasporanın tarihinden
tamamen uzaklaşması ve müşterek tarihinin kendine miras bıraktığı
değerleri de tamamen yitirmesiyle son bulacaktır. İşte bizim
içinde, farkında olmadan hızla gittiğimiz yerde ne yazık ki bu
sona varımdır. Çerkes halkının bu “sona varıma” gidişini
durdurmak için bir çok yol olsada, bugün içinde yaşadığımız
şartlar ne yazık ki her yol için bazı sorumlulukları yükümlü
hale getirmektedir. Bu sorumluluklar gözardı edilerek, yokmuş gibi
davranılarak, “at gözlüğü” ile bakılarak gidilecek türden
değildir. Kişiler, kendilerini ne kadar geliştirirse gelişltirsin,
kendilerini ifade edecekleri kitlelerin, o kişileri önce
dinleyebilmesi ve en önemlisi de sonra anlayabilmesi gerekir.
Halbuki bugün, son 150 yıldır yoğun bir şekilde bize tarih yazan
egemenlerin tarihini yaşamaktan ötesi olmayanlar büyük bir
çoğunluk içinde ve ne yazık ki kendilerini kontrol eden bir
otokontrolle, bazı şeyleri duymamakta kararlılar. Onların bu
kararlılığı özgün bir irade olmamakla birlikte, kabul etmek
gerekir ki söz konusu olan bir irade de, ancak onlarla mümkün
olabilmektedir. Hiç kimse onlara rağmen, onları dışlayan ve
Çerkes halkını kapsayan bir iradeden söz etmemelidir, zira bu
durum; bugünlerde diasporada en çok raslanan “siz kimsiniz ki
çerkesleri…” tartışmalarını doğurmaktadır. Bu tartışmalar
ise toplumsal olarak asgari düzeyde uzlaşabileceğimiz herşeye
zarar vermekle birlikte, bizleri müştereklerimizin çok dışında
farklılaşmış bir kamplaşmaya itmektedir. Çerkesler, A-B-C-D
olarak kamplaşıp, kendi içinde tartıştıkça, asıl problemleri
görmemekte ve sona varıma daha da yaklaşmaktadır. Diyaspora
olarak, sona varımın hangi aşamasında olduğumuzu tahlil etmeden,
sanki henüz daha bunun başındaymışız gibi, çok hızlı bir
şekilde bunu atlatabilecek güçteymişiz gibi davranma lüksümüz
olmamalı. Fakat biliyorum ki, çılgın radikallerimiz var. Jineps
Gazetesinin 2015 Ocak sayısında yayımlanması muhtemel olan
yazımda bir itibar açlığından bahsedeceğim. İşte orada
bahsedeceğim “İtibar Açlığı” burada bahsettiğim “çılgın
radikaller” içinde geçerli. Bir düşüncede kamplaştıktan
sonra, kendi kampımızda olmayanları suçlamak çok kolaydır.
Sosyalist bir Çerkesin, milliyetçi bir Çerkesi eleştirmesi çok
kolaydır. Müslüman bir Çerkesin, inançsız bir Çerkesi
eleştirmesi de çok kolaydır. Bu eleştiri biçimi uzar gider,
sonuçta; birbirine zıt iki anlayışın ilerleme alanı, birbirini
eleştirdiği ve destek görebildiği genişlikte olur. Fakat
esasında soru; herşeyin yerinde ve yeteri kadar olup olmadığı?
Sınıf hareketini, kimlik hareketine bütünlemek Türkiye’de
popüler olsa bile, bunu popüler kılan yapıların kimlik
bilinciyle, Çerkeslerin kimlik bilincinin eşit olmaması ve bu
durumun bu şekilde incelenmeden, tahlil ve analiz etmeden mutlak bir
yolmuş gibi devreye sokması, acaba Çerkes Diyasporasının
çoğunluğunda nasıl bir etkidir ve bir tepki doğurmakta mıdır?
Gerçek sorunları, olağanca şeffaf bir biçimde önümüze
koymalıyız. Kişisel bir tavır sahibi olmak, insanı yolunda
karakter sahibi kılsa bile, kişisel tavrımızı tüm toplumsal
inkara rağmen bir topluma dayatmak da toplumsal olarak gidilen bir
yolda, eşit derecede kişiyi karaktersiz bir kişiye bürür.
Hepimiz hayatımızın bir bölümünde yanlış yapabiliriz, ancak
bu yanlışın esiri olmamak gerekir. Bu yanlışın esiri olmaya
başladığımız an, bu yanlışı çürütecek her doğruya
saldırarak, doğrudan saparız. Kibirli insan oluruz. Bizim,
kişisel kibirlerle minimize olmaya değil aksine bu kibirleri
yenmeye ve birlikte olmaya ihtiyacımız var. Bunu herkese
anlatabilmek imkansız, ancak çoğunluk olabilmek mümkün. Çoğunluk
olmak ise “Çerkesler” olabilmeyi başarabilmek demektir. Eğer
birlikteliklerimiz bir biricik etrafında oluyorsa, biriciğimiz de
Çerkeslikse, bu biricikler etrafında bir araya gelebilen zümrelerin
amacı “Çerkesler” olabilmeyi başarmak değil midir? Bir daha
hatırlayalım o zaman: Toplumsal müştereklerimiz etrafında
toparlanamayacaksak, bu müştereklerimize rağmen, bazı başka
gerçekleri-inançları-kavgaları bağırarak ayrılacaksak
“Çerkeslere rağmen” nasıl “Çerkesler” olacağız? Peki
Çerkesler olamadan hangi talebi, ciddiye alınacak güçte
seslendirebiliriz? Eğer müştereklerimiz etrafında
birleşebilirsek, Çerkesler olabiliriz. Nasıl ki Sosyalizmin
müşterekleri, enternasyonali oluşturuyorsa ve “devrim” bu
enternasyonalin gücü oluyorsa.. bir mücadeleye girişildiği
vakit, o mücadelenin amacına yönelik müştereklerin bir araya
gelip, bir güç oluşturması gerekir. Bu insanın toplumsal tabanlı
tüm hareketlerinin şartlarından biridir. Örgütlenmek demek,
müşterekler etrafında toparlanmak demektir. O halde tüm Çerkes
örgütlerinin, müştereklerini ortaya koyması gerekir. Eğer
müşterekler, Çerkesler ile oluşmuyorsa, örgütün kendine neden
Çerkes öznesini seçtiğini de düşünmesi gerekir. Devrimci
Çerkes örgütlerinin müşterekleri, devrimci gelenek- amacı da
Çerkeslerle devrime girişmek midir ya da İslami Çerkes örgütleri?
Ya da a-b-c’ci Çerkes örgütleri? O halde, kendi örgütlerine
seçtikleri özne, Çerkesleri amaçlarına yönlendirmek için
sayılabilir mi? Yani Leninist bir Çerkes, Leninizmi muzaffer kılmak
için, bazı Çerkesleri Leninist mücadele için örgütlemek
istiyor? Olabilir. Ya da Kemalist, ya da İslamist, ya da … halbuki
onların örgütlü yapılarındaki bir çok çeperin kendilerine
ulaşmasındaki en önemli şey, Çerkesliktir. Çünkü Leninistler
için Leninist, Kemalistler için Kemalist, İslamcılar için
İslamist mücadele yürütecekleri bir çok özgün hareket varken,
yani aslında amacın kendisi, dallanıp-budaklanmadan ortada
dururken, bunların Çerkesi, Kürdü, Lazı, Arabı vs. olmasının
amacı nedir? Hiçbir fikrim yok. Bende, Çerkes halkının bir ferdi
olarak, Çerkesleri asimile eden sebeplere karşı bir araya
getirecek müşterekleri anlamayı, Çerkes halkının, halk olarak
kendine yönelen tehditlere direnebileceği bir mücadeleyi
oluşturmayı istiyorum. Akabinde, sınıf tabanlı mücadelemde,
kendi ideolojik kavgamıda verebiliyorum. Zaten bu iki mücadele, iki
gerçekle yol almaktadır ve birbirine alternatif değildir. Fakat,
işçi sınıfının kavgasına; henüz kendini anlayamamış bir
halkı entegre etmeye çalışmak, hem o halk için hemde işçi
sınıfının kavgası içinde fayda sağlayamaz. Eğer bir halk,
kendine özgün tehditler (asimile olma, kültürsüzleşme, vs.) ile
baş edemiyorken ve bunlara karşı, binlerce yıllık
müşterekleriyle bile bir araya gelemiyorsa, zaten o halkı başka
müşterekler etrafında birleştirmeye çalışmanında akla hizmet
edeceğini söyleyemeyiz. Her hırsatta, herkes kendi Çerkes
profilini baz alarak; işte bu profilin dışında kalanlara karşı
kötü suçlamalarda bulunuyor, halbuki halihazırda bulunan Çerkes
profili, işte bu tip suçlamalardan bıkmış ve usanmış, gençliği
halkı adına umudunu yitirmiş bir haldedir. Binlerce yılın
müşterek tarihiyle oluşan Çerkes profilini, bir kaç
ideolojik-inançsal revizeyle, kendi düşünceleri içinde eritmek
isteyenlere karşı; binlerce yıldır süregelerek oluşan bu Çerkes
müşterekliği, birgün kendisine takılan tüm budaklardan
arınarak, gövdesinde güçlenebilirse, yani en iyi Türk askeri, en
iyi komünist, en iyi müslüman, en iyi kapitalist gibi dallardan
arınarak, “en iyi Çerkes” olmayı başarabilirse, işte bugün
ortalık bulandıranlara en güzel cevap verilecektir. Aynı
zamanda, Çerkeslik ağacının gövdesi güçlendikçe, kendisiyle
birlikte bu halkın içinden çıkacak diğer düşüncelerde
güçlenecektir. Bugün, gövdesi(Çerkesliği) çok zayıf kalmış
bir ağaçtan(halktan), çok iri dallar(düşünceler) beklenmekle
hata yapılmaktadır. Bu ağırlıklar altında, gövde(Çerkeslik)
dahada zayıf düşmektedir. Müşterekler etrafında netleşmek,
bugün yok oluşa karşı dirençli bir güç oluşturmak gerekiyor.
Zira, Çerkeslik; tüm güzel sözlerin ardında artık tarihteki en
zayıf konumundadır, pamuk ipliğindedir. Bir halkın kimliği
dilidir ve bugün Çerkes dili, diyasporada yok olmaya yüz
tutmuştur. Bir halkın tarihinden kopukluğu, kendi geleneklerinin
sönümlenmesidir ve bugün Çerkes halkı tarihinden çok uzaktadır.
Müşterekler etrafında birleşerek, Çerkesliğe karşı
sorumluluklarımızı yerine getirmenin zamanı çoktan geldi, bu
artık kendine Çerkes diyen her birimizin görevidir. Birleşerek
irade oluşturmak için geç olsada, hiçbir şey için çok geç
değil. Bu saçma-sapan tartışmalardan arınarak, Çerkes halkının
ihtiyaçlarına yönelik talepleri savunacak müşterek bir harekete
ihtiyacımız var. Bugün değilse ne zaman? Biz değilsek kim?  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir